Hürriyet

27 Eylül 2012 Perşembe

ailemi büyük bir sınav bekliyor

minik kızımız Aralık ayında 4 yaşını doldurmuş olacak. biraz şanssız bir başlangıç yapmıştı hayata. kalbinde, tıbbi olarak VSD denilen bir delik var. ilk 1.5 yıl çok ama çok zorlanmıştık hepimiz, annesi babası ve tabiki minik meleğimiz. hele ilk 1 ay yenidoğan yoğunbakımında geçmişti. ama bize emin ellerde olduğumuz hissettiren doktorumuzun tedavisi ve düzenli takipleri ile bu güne kadar geldik. geçirdiğimiz zor günleri unuttuk gitti bile desem yanlış olmaz.

genelde ilk bir yıl içerisinde kapanacağı tahmin edilen deliğimiz maalesef bu güne kadar kızımın kapatmak için yaptığı tüm çabalara rağmen maalesef kapanmadı ve doktorumuz artık müdehale etme zamanının geldiği görüşünde. şimdi kızımın hayatında çok önemli bir rol oynacak kararı verecek heyetle buluşacak gelecek Çarşamba günü.

henüz 20 günlükken kucağına alıp ECO'sunu çeken bir doktor "bu kız bir amazon, çok savaşçı bir kızınız var" demişti bize. hakikaten de bir amazon benim kızım. çok çabalar sarfetti şansızlığını yenip yoluna devam etmek için. umarım şimdi doktorlarının verileceği karar onun için en doğru karar olur ve hayat yolunda dimdik yürür.

bugüne kadar geçirdiklerimizi bir başka yazı konusu yapacağım, şimdi verilecek kararı beklerken elim o zor günleri yazmaya varmıyor.


seni seviyorum balkabağım, yolun açık olsun!!

24 Eylül 2012 Pazartesi

Kızlar büyüdü

bir kız yigenim var. o doğduğunda ben 20 yaşındaydım ve diyebilirimki kucağıma aldığım ilk bebekti. Gerçi onu kucağıma almam hastaneden geldikten sonra olmuştu. 1 hafta filan sadece yatağında gidip sevmiş, o minicik ellerine dokunmuş ama bir türlü kucağıma almaya cesaret edememiştim. Sanki kayıp gidecekmiş gibi gelmişti bana, ama öyle olmadı tabiki. Ama o an benim için çok ama çok özel bir o kadar da önemli birisi olacağını hissetmiştim.

Yiğenimi çok sevdim, hep kendi çocuğum olsa ancak bu kadar  sevebilirim derdim de bana öyle deme kendi çocuğun olunca farklı olacak derlerdi. Onu önemsedim ve tabiki hala da çok önemsiyorum. Onunla ilgili gelecek kaygılarım hep var, okul zamanında sınav heyecanlarını onunla yaşadım. Düşüp canı yandığında benim de canım yandı, hastalandığında ben de onunla hastaydım, ama başucunda tabiki anne ve babası vardı.

yıllar geçti, ben de anne oldum ve şimdi benim kızım da 3,5 yaşına geldi. şimdi de kızım için aynı heyecan ve endişeleri duyuyorum. tek bir farkla şimdi kızımın geleceğini hazırlama kaygımın yanında birde sorumluluğum var. yani aslında bakınca, kızıma olan sevgim ile yiğenime olan sevgim arasında ki tek fark sorumluluk. yani kendi çocuğum dünyaya geldiği zaman değişir dedikleri hiç bir şey değişmedi, değişmeyecek te.

şimdi buralara nerden geldiğimi merak ediyor olabilirsiniz. hemen söyleyeyim, geçtiğimiz günlerde sevgili yiğenim, hayatının bundan sonrasında birlikte yolacağı gönlünün prensiyle evlenme kararını tüm aileye açıkladı ve tabi bu karar büyük bir sevinçle birlikte bir okadar da burukluk yarattı. evet ailemizin yeni bir üyesi daha vardi ki bu bizim kızımızın yüzünde ve gönlünde güller açtırıyor gülücükler konduruyor ama bir yandanda artık ana-bababa ocağından kendi yuvasına doğru uçma vaktinin geldiği zaman oldu. veeee aynı hafta 3,5 yaşında ki kızım artık yuvaya başladı. Geçtiğimiz öğrenim yılında da yuvaya gitmişti ama ben getirip götürmüştüm ve yarım gün okuldaydı. öğle uykusunda eve gelmiş oluyorduk ve birlikte güne devam ediyorduk. fakat bu sene "büyüdüğü için" hem tam gün okullu oldu hem de büyük çocuklar gibi okula servisle gidip gelmeye başladı. Sabah servis aracı geldiğinde o önde ben arkada koşa koşa gidiyoruz ve ben onu servis ablasına teslim ederken o bana öpücükler veriyor. mutlu hem de çook mutlu.

ve hal böyle olunca, gönlümün iki prensesi de aynı zamanda kendi kanatları ile hayatlarında yol almaya başlamış oldular.

mantık hep bağımlılıktan bağlılığa geçmiş bir ebeveyin çocuk ilişkisi istiyor ama gönlümün bir yanı sanırım biraz daha bağımlımıydı kalsa ne diye sormuyor değil:(

dedim ya, hem çok mutlu hem de biraz yürek burkan bir duygu benimki.....

ne dersiniz?

21 Eylül 2012 Cuma

İki Renkli Hırka


Günaydın, bu sabah İstanbul'a tam anlamıyla sonbahar havası geldi. Kızım bile "anne bu sabah sonbahar mı geldi" diyerek uyandı. Az sonra yağacak yağmuru haber veren bulutlu, kasvetli havayı görünce.

Hava böyle olunca tabi hemen çekmeceler, dolaplar açıldı, mevsime uygun giyecekler saklandıkları yerden çıkarılıp yerleştirilmeye başlandı.

Örgü örmeyi, örgü sitelerini gezmeyi, gördüklerimden etkilenip hemen yapmak için planlar yapmayı seviyorum. Beğendiklerimi hemen not ediyorum bir kenera. Tekrar tekrar dönüp bakmak ve örmek için. Önceleri kendim için, evim için, eşim ve tüm ailem için birşeyler örmeyi çok seviyordum ama artık öncelikle kızım için örüyorum. Ve esas onun için örüyor olmak beni çok daha mutlu ediyor.

İşte yine öyle bir kenara ayırdığım bir internet sitesinde gördüğüm hırkayı kızım için ördüm. Tesadüfen evde çok benzer renklerde iplerim vardı. Yaz başıydı ördüğümde, kızım henüz giymedi ama artık mevsim geldi ve kışlıklar yavaş yavaş dolaplarda yazlık giysilerin yerini almaya başladığı bu günlerde bu hırkada saklandığı yerden çıktı ve dolapta yerini almadan önce resimlendi.

Ben çok beğenmiştim örneği, kendim için düşünmüştüm ama dedim ya elimde çok uygun iplerim olunca ve miktarları da kızıma göre olunca hırka kızımın oldu ve kızım da çok beğendi. Hırkanın tek kusuru var, hırkanın eteğinde kullandığım ipliğin kalınlığı ile devamında kullandığım ipliğin kalınlığı pek birbirini tutmadı ama yinede fena değil ne dersiniz? 



Kullandığım her iki iplikte Nako'nun, ancak elde kalan iplikler oldukları için tam ürün isimlerini maalesef bilemiyorum.

Kızımın hırkasını giydiği günde resimleyip burada yayınlayacağım. Üzerinde çok daha güzel duruyor..

Şimdilik hoşçakalın, yakında görüşmek üzere,
Sevgiler

20 Eylül 2012 Perşembe

Kızım için örüyorum dedim ama....

bu sefer örmüyorum, kızımın odasını yeni baştan yapıyorum!!!

Kızımın odasının bebek odasından çocuk odasına geçme zamanı geldi. Geçiş ile ilgili projelerim çok. Elimden geldiğince yavaş yavaş ve teker teker her birini gerçekleştirmeye çalışıyorum.

Maalesef odanın eski hali ile ilgili elimde paylaşabileceğim resimler yok. Ama olsun, bundan sonrasını resimlemeyi unutmayacağım ve burada paylaşacağım. 

Öncelikle, odanın rengini değiştirerek çıktık yola. Kum beji diye adlandırılan ve üzerinde bir sürü çizgi film karakterinin çıkarmalarının olduğu duvarlar boyandı. Boyama işini eşim yaptı.

Aslında kendisi ev işlerinden anlamaz, itinayla anlamamaya şartlandırmıştır kendini. Ama canım sevgilim, kızı söz konusu olunca ve onunla ilgili herşeyde olduğu gibi "kızım için herşeyi yaparım" dedi ve bir haftasonunda duvarları boyayıverdi. Ve ne kadar da becerekli olduğunun farkına varıp bütün evi boyama hayallerine daldı.

Kızım mor ve tonlarını çok seviyor, odasının rengi de o tonlarda olacak sanıyorduk. Elimizde bir sürü katalog kızımla birlikte baktık baktık ve sonunda DYO Teknoplast ile  Tomurcuk renginde karar kıldık.  Büyük bir yapı marketin boya reyonunda 3,5 yaşındaki kızım mor tonlarından vazgeçip yepyeni bir rengin peşinden gitti ve biz de onu takip ettik. İyi ki de etmişiz, muhteşem bir renk oldu. 

Tavan boyası, duvar boyası, fırça vs gibi boya ekipmanları ile birlikte sanırım 100 TL civarında bir maliyeti oldu bize. Tabi sevgilimin emeğinin ederini hesaplamam mümkün değil.


Kızım artık bebek karyolasına sığmadığından ve artık "yetişkin" bir kız olduğundan kendisine "yetişkin kız yatağı" aldık. Ve tabiki bu yatak için uygun, yorgan, yastık, nevresim ve battaniye ve pikelerle tamamladık yatağımızı.

Yatak başı için pek çok alternatife göz ve gönül gezdirdim. Hem piyasada hem de internette. En çok da kendin yap (DYI) projelerinde gezindim durdum. Ne kadar çok alternatif var kendimizin yapabileceği, herbirini yapmak, kendi evimde hayata geçirmek için yanıp tutuştum. Ama tabiki sadece yanıp tutuşmakla olmuyor. Hem malzeme temini, hem fiziki şartları gözönünde bulundurulunca yapılabilir olanlar azaldı. İçlerinden seçtiğimiz yatakbaşı için IKEA'dan pede çubuğu, topuzu ve çubuk perde tutacağı alıp duck bezinden yaptığım minderi astım. Hem çıkarılıp makinada yıkanabilir olması, hem çok kolay yapılabiliyor olması ve tabiki hem de düşük bir maliyette olmasından dolayı çok ama çok hoşumuza gitti. En önemlisi de kızım her akşam yattığında "anneciğim karyolam çooooook güzel oldu" deyip yanağıma koccaman bir öpücük kondurması.

yatak başının maliyeti yaklaşık 50TL









Yatak örtüsününde de perdeleri ile aynı kumaşı kullandım. Aslında, yatak örtüsünün bir tarafı perdeleri, diğer tarafı da yataş başında kullandığım puantiyeli kumaştan yaptım.
Perdeleri, yine duck bezinden ve tüllerini de aynı yapı marketin perde reyonundan aldım. 





Bu çift taraflı kullanılabilir yatak örtüsünün maliyeti  40,- TL





Perdelerde, kuşlu deseni olan kuşamı fon perdesi olarak kullandık, ve ona uygun bir tül ile tamamladık. Her ikisininde fiyatı 10,-TL ve sanırım toplam maliyeti 100,- TL civarında oldu. Kızımın odasında bulunan oldukça eski kanepeyi bürümcük kumaştan bir örtü ile giydirip, üzerine perde ile aynı kumaştan yastıklarla renklendirip süsledim. Yastıklar hem çok dekoratif oldu, hem de kızım için iyi bir oyun alanı ve malzemesi oldular.







Koltuk örtüsünü Sultanhamam'dan pazarlıklar sonucu 35,- TL'ye aldım

 Oyuncakları için IKEA'dan Expedit raf ünitesini aldık, ama biz bu üniteyi şimdilik oyuncak dolabı olarak yatay biçimde kullandık ve rafların içine yine IKEA'dan Drona pembe, yeşil, mor ve beyaz kutular aldık ve içlerine oyuncakları doldurduk. 


Raf ünitesi ve içinde kullandığımız kutuların toplam maliyeti 250,- TL





Tabiki yetmedi, ek olarak da bu iki şirin sepeti aldık. Şimdilik oyuncaklar toparlandılar. Umarım uzun süre yeterli olur.

Bu sevimli sepetlerde sempt pazarından tanesi 5,-TL'ye alındı.


                           


Aydınlatma için yine IKEA'dan bir abajur başlığı aldık, onu da tesadüfen bulduğum puantiyeli turuncu kurdele ile süsleyip astık.




Bu abajur başlığının fiyatı 20,-TL,
Sonra, yatak başına, sıkı bir takipçisi olduğum sevgili Banu'da görüp beğendiğim ve bana verdiği kalıplarla uyguladığım duvar süslerini astım. Tekrar tekrar teşekkür ediyorum kendisine. Burada böyle eğri durduğuna bakmayın, resimde öyle çıkıyor, ama aslında gayet milimetrik olarak astım ama neden bilmiyorum resim de böyle çıkıyor:(




Harfleri eşim strafordan kesti, ben spray vernikleyip simleri yapıştırdım ama simler maalesef sabit durmuyor, üstlerini yine spray vernikledim ama çözüm olmadı simler dökülüyor. El altında bir şey olmadığı ve duvarda duracağı için dert etmedim ama simler çok içime sinmedi. Şimdilik astım ama en kısa zamanda yeni bir görünüp kazanacaklar o zaman yine paylaşırım.


Straforlar ve sim, vernik ve üzerine yapıştırdığım çiçekler evde bulunan malzelemer olduğu için net bir rakkam vermem mümkün değil ama heralde 3 - 5 TL'den fazla tutmazdı

Duvarlarda şimdilik kızımın ismi, kendi elleriyle boyadığı bir kuş resmi, benim sevgilim için babalar günü hediyesi olarak hazırladığım kızıyla birlikte doğum anından bu yana olana resimlerinden oluşan bir kolaj ile kendi resimleri asıldı.

Eda'mın yaptığı sola boya resim, annesi tarafından odasında kullanılan kumaştan bir paspartu içerisinde Ikea'dan alınmış bir çerçeve ile asıldı duvara.



Babası ile birlikteki resimlerinden oluşan kolaj, oyuncak dolabının üzerindeki duvarı süsledi. Kolajın çerçevesi yine Ikea'dan aldığım bir çerçeve.




Şimdi sırada, gece lambası var odaya uyum sağlayacak şekilde tamamlanacak en kısa zamanda.





Buda evde olan bir masa lambamız, şimdi evdeki spray boyalarla boyanıp şapkası şimdiki odasına uygun evde olan malzemelerle kaplanacak. Kaplanır kaplanmaz hemen paylaşacağım.



Bir arkadaşım, kızının çalışma masası ve  sandelyesini değiştirdiği için bunlar Eda'nın oldu. Bir sonraki adım, bunların boyanıp odanın renkleri ile uyumlu hale gelmesi.



Birde halı projem var, onuda yine internette görüp esinlendiğim bir proje olarak gerçekleştireceğim, bakalım becerebilecekmiyim, o da başka bir günün yazısı olsun, ne dersiniz?


şimdilik benden bukadar,